İlk kez 1937 yılında Türk dermatoloji profesörü Dr. Hulusi Behçet tarafından tarif edilen Behçet hastalığı, ağızda ve genital bölgelerde yaralara (aft, ülser) ve gözde inflamasyona (iltihaba) yol açan kronik bir hastalıktır. Bazı hastalarda artrite, damar iltihabı ve tıkanmalarına, sindirim kanalında, beyin ve omurilikte inflamasyona da sebep olmaktadır. Behçet hastalığı her hastada farklı seyreder. Bazı hastalarda hastalık hafif seyreder ve sadece ağızda ve genital bölgede ülserler bulunur. Bazılarında ise daha şiddetlidir ve hatta beyin iltihabına sebep olabilir. Şiddetli bulgular genellikle ilk belirtiler başladıktan aylar, hatta yıllar sonra ortaya çıkarlar. Belirtiler uzun bir süre devam edebileceği gibi, birkaç haftada da geçebilir. Hastalık alevlenme ve yatışma dönemlerinin birbirini takip etmesi şeklinde ilerler.
Sebepleri
Hastalığın sebebi bilinmiyor. yakınmaların sebebi kan damarlarının
iltihaplanmasından dolayı ilgili organda ortaya çıkan bozukluklardır. Kan
damarlarındaki bu iltihaplanmaya bağışıklık sisteminin sebep olduğu
düşünülmektedir, fakat bu reaksiyonu neyin başlattığı bilinmemektedir. Behçet
hastalığı bulaşıcı değildir. Gelişmesinde bağışıklık sistemi bozukluğunun yanı
sıra, kalıtsal sebeplerin de etkili olabileceği sanılmaktadır. Çevresel
faktörlerin de (virüs ya da bakteri gibi) duyarlı kişilerde hastalığı
başlatabileceği sanılmaktadır.
Özellikleri
· Behçet hastalığı “ipek yolu” üzerindeki ülkelerde sıktır (Akdeniz bölgesi,
Türkiye, İran, Asya ülkeleri, Uzak doğu, Japonya)
· Hastalık erkeklerde daha sık görülür.
· 20’li ve 30’lu yaşlarda başlama eğilimi göstermekle birlikte, her yaşta
görülebilir.
· Tanıda belli bir yöntemle deriye iğne batırılması ile uygulanan “paterji
testinden” yararlanılabilir fakat bu test hastaların ancak %40’ında pozitif
bulunur.
Tedavi
Behçet hastalığı için tam “şifa” sağlayacak bir tedavi bulunmamakla birlikte,
uygun ilaçlar ile çoğunlukla hastalığı kontrol altına alabilmek mümkündür.
Tedavide amaç, yakınmaları azaltmak ve sakatlık yada körlük gibi
komplikasyonları önlemektir. Hangi ilacın seçileceği ve tedavinin ne kadar
süreceği hastanın durumuna bağlıdır. Bazı bulguların giderilmesi için birkaç
tedavinin bir arada kullanılması gerekebilir.
Ağrı ve rahatsızlığı ortadan kaldırmak için ülserlerin üzerine inflamasyonu
azaltmak için kortikosteroid yada acıyı azaltması için ağrı kesici merhem
sürülebilir. Ağız ülserleri için gargaralar yapılabilir.
Hastanın bulgularının şiddetine göre prednizolon gibi kortikosteroidler,
azatioprin, klorambusil, siklosporin, kolşisin gibi immunosupresif (bağışıklık
sistemini baskılayan) ilaçlar kullanılabilir. Eğer bu ilaçlar semptomlar
üzerinde etkili olamazsa, siklofosfamid ya da metotreksat gibi diğer ilaçlar
verilebilir. Tedavi etkili olsa dahi alevlenmeler görülebilir.